A'dan Z'ye Tüp Bebek Dosyası

"Daha yaşım genç, bebek bekleyebilir" diye düşünen, "Önce kariyer sonra bebek" fikrini benimseyenlerdenseniz uzmanların söylediklerine kulak verin. Çünkü ileride bebek yapmaya karar verdiğinizde bazı güçlüklerle karşılaşabilirsiniz. Kadınsanız bu güçlük, yaşınızın ilerlemesinden dolayı yumurta rezervinizin azalması, rahim ve yumurtalıklara dair sorunlar olabilir. Erkekseniz spermlerinizin sayısı, hacmi ve hareketliliği döllenme için yeterli olmayabilir. Düşünmek istemeseniz de hiç sperminizin olmaması ihtimali de var. Bütün bunlar bebek sahibi olmaya karar verdiğinizde önünüze engel olarak çıkabilecekler.

Buna karşı yapılabilecekler yok mu? Elbette ki var. İster kadın ister erkek olun mutlaka bazı testleri yaptırın. En azından bu testlerle durumunuzu öğrenebilir, çocuk için erken mi yoksa geç mi anlayabilirsiniz. Eğer bir sorununuz varsa bu testler sayesinde daha erken önlem alma şansınız var. Aşılama, tüp bebek veya mikroenjeksiyon yöntemlerinden biriyle çocuk sahibi olmanız mümkün. Bunun hangisi olacağına ise doktorunuz karar verecek.

Günümüzde gebeliğin ertelenmesi yardımcı üreme tekniklerine olan ilgiyi de artırıyor.

Çünkü artık pek çok kadın ilk bebeğini 30, hatta 35'inden sonra kucağına alıyor. Gebelikte kadın yaşı kritik öneme sahip olduğundan kimi zaman güçlüklerle karşılaşılıyor ve çiftler kerelerce tüp bebek denemek durumunda kalıyor. Kimileri hayalini kurduğu bebeği kucaklarken kimileri de tüm yollara karşın bu özlemi gideremiyor. Bu yazı dizisinde bebek sahibi olmada güçlük yaşayan çiftlerin deneyebileceği yöntemleri, bu alandaki gelişmeleri, gebelik şansını nelerin artırabileceğini, tüp bebek için başvuracağınız merkezleri seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğini okuyabileceksiniz.

Türkiye'deki çiftlerin yüzde 15'i kısırlık sorunu yaşıyor. Bu çiftlerden bir bölümü sadece takiple bebek özlemlerini giderebilirken bir bölümünü de uzun ve yorucu bir süreç bekliyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi ve International Hospital Tüp Bebek Merkezi sorumlusu Prof. Dr. Engin Oral, "Bir çift haftada bir ilişkiye girmesine rağmen gebelik oluşmuyorsa durum mutlaka araştırılmalı. Eğer çift, risk faktörlerine sahipse ve özellikle kadının yaşı 35'in üzerindeyse bu süre dört-altı ayla sınırlandırılmalı" diyerek uyarıda bulunuyor.
Üreme nasıl olur?
Üreme için öncelikle kadının yumurtasının erkeğin ise sperminin olması gerekir. Üçüncüsü bunların birleşmesini sağlayacak bir yol bulunmasıdır. Burada yol, kadının rahmi, rahim ağzı ve tüpleridir. Eğer tüm bu koşullar uygunsa üremeden söz edebiliriz.
Bir kız çocuğu anne karnındayken 7 milyon yumurtası vardır. Doğumda 2 milyona, ergenlik civarında 400 bin, menopozda ise binlere iner. Her ay en iyi yumurta seçilir ve bu yumurta folikül içinde gelişir. Âdetin yaklaşık 13-14. gününde de çatlar. Çatladığı zaman periton boşluğuna folikül sıvısı dökülür. Bunun içinde yumurta vardır. O yumurta tüplerin saçakları tarafından alınır ve böylece tüp içinde ilerleme başlar. Yumurta karşı taraftan gelen spermle yaklaşık tüpün ortasında karşılaşır ve döllenme olur. Oluşan döllenmiş yumurta (zigot) yaklaşık dört-beş gününü burada geçirir. Beşinci gün civarında zigot rahime düşer ve rahim duvarına yapışır.
Bir ayda gebelik şansı nedir?
Bir çiftin bir ay boyunca düzenli olarak beraber olurlarsa gebe kalma şansı yüzde 25 civarındadır. Bir çift ayın herhangi bir günü beraber olursa bu şans yüzde 8'dir. Hormonal bozukluk, kadının yumurtlayamaması, tüplerde hasar olması, çikolata kisti, rahimde şekil bozukluğu, rahim ağzında sıkıntı olması vb. durumlarla erkeğin sperminin olmaması veya yumurtanın bozuk olması kısırlık sebebidir. Türkiye'de 1-2.5 milyon kısır çift olduğu sanılıyor. Kısırlığın görülme oranı yüzde 8-17 dolayındadır.

Şişmanlık da zayıflık da risk
Kısırlıkta en önemli faktör nedir?
En önemlisi kadının yaşıdır. 22 yaşında bir kadının kısır olma riski yüzde 10 iken, 37 yaşında risk yüzde 30 civarındadır. Yani yaşla birlikte infertilite riski artıyor. Erkeğin yaşla ilgili bir riski yok.
Şişmanlık gebe kalmayı güçleştirir mi?

Kesinlikle güçleştirir. Şişmanlık hem insülin direnci hem de polikistik over sendromundan dolayı riskli. Ayrıca gösterilmiştir ki beden kitle indeksinin (BKİ) 26'dan 27'ye çıkması gebe kalmayı güçleştiriyor. Avustralya ve Yeni Zelanda'da bir kadının BKİ'si 35'in üzerindeyse (morbit obez) devlet infrtilite masraflarını karşılamıyor.

Zayıflık da kısırlık yapar mı?
Evet, çok zayıflık da böyle bir riske neden oluyor. Çok zayıf olmak da hormonları bozduğu için (anoreksia nervoza hastaları ve uzun maraton koşan atletler vs..) yumurtlama bozukluğu görülür.
Bir kadın hamile kalıp kalamayacağını önceden öğrenebilir mi?
En önemli şey kadının âdet düzenidir. Âdetleri düzenliyse, ultrasonda baktığınızda polikistik overleri yoksa, yumurtalık rezervi iyiyse, hormonlarında sorun yoksa, tüylenme sorunu, ciddi âdet ağrısı veya cinsel ilişki sırasında ağrısı yoksa, rahmi iyi görünüyorsa büyük ihtimalle bu kadın gebe kalabilir.
Peki ya erkekler?
Erkeğin geçmişinde herhangi bir testis travması, testis enfeksiyonu, belsoğukluğu yoksa, geçmişte işkenceye, travmaya maruz kalmamışsa, daha evvel kemoterapi, radyoterapi görmemişse, çocukluğunda sperm yollarını bozacak herhangi bir operasyon geçirmemişse büyük ihtimalle normaldir ve çocuk sahibi olabilir diyebiliriz. Ama erkekte çocuk sahibi olamamayı anlamak yine de zordur. Çünkü erkek kısırlığının yüzde 60-70'inde sebep bulunamıyor. Her şey normal görünüyor ama çocuğu olmuyor. Bu nedeni bilinmeyen kısırlıktır.
Erkekler için yapılan testler var mı?
Üç-dört günlük cinsel perhiz sonrası yapılan sperm analizi testi var. Spermlerin hacmi, hareketi, şekli ve enfeksiyon olup olmadığına bakıyoruz.
Kanser tedavisi gören bir kadının çocuğunun olması imkânsız mı?
Bu, kadının hangi kansere yakalandığı ve kullandığı ilaçlara bağlı. Çok güçlü kanser ilaçları yumurtalık rezervini azaltıyor ve kadını erken menopoza sokuyor. Çocukluk çağındaki kanserlerde risk biraz daha az. Eğer yumurtalık geri dönüşü olmayan şekilde zarar görmüşse kısırlık kaçınılmaz.

Sigara erken menopoz nedeni
Kadınlarda risk faktörleri neler?
Ailede erken menopoz varsa, tüylenme, saç dökülmesi, obezite, âdetlerde ve ilişki sırasında ağrı varsa, evre 3 endometriozis, bir veya birden fazla yumurtalık kisti operasyonu geçirmişse, yumurtalıkları ve rahmi kaplayan bir enfeksiyon geçirmişse, çok sigara içiyorsa, yaşı 35'in üstündeyse kısırlık açısından risk altındadır. Kadınının sigara içmesi erken menopoza zemin hazırlıyor. Alkolün kadınlarda üreme sistemi üzerine kanıtlanmış herhangi bir etkisi yok. Erkekte sperm anomalisi yapma riski var ama sigaranın yarattığı risk daha fazla. Erkeğin dar giysiler giymesi, sıcağa maruz kalması (maden, fırın, sauna, hamam vb. yerlerde çalışanlar) risk yaratır. Uzun yol şoförlüğü yapanlar da bu anlamda risk altındadır.
Bir çiftin bebek sahibi olamadığını söylemek için ne kadar süre denemiş olmaları gerekir?
Haftada bir ilişkiye giriyorsa bir yıl deneyip çocuk sahibi olamamışsa bu durum araştırılmalı. Eğer çift risk faktörlerine sahipse ve kadının yaşı 35'in üzerindeyse bu süre dört-altı ayla sınırlandırılmalı.
Bir çift çocuk sahibi olamıyorsa önce kim doktora başvurmalı? Kadın mı erkek mi?
Önce erkeğin spermine bakılmalı. Erkeğin spermi normalse onu atlayıp kadına bakıyoruz. Erkeğin sperminde bir anormallik varsa mutlaka altı-sekiz hafta sonra bir daha bakıyoruz. Erkekte sorun yoksa kadına geçiyoruz.

Gebeliği güçleştiren sorunlar
Endometriozis nedir ve kısırlık yapar mı?
Rahim içi tabakasının rahim dışında yerleşmesidir. Normalde rahim iç tabakası her ay âdetle birlikte atılır.
Bu tabaka en çok yumurtalıkları sever. Yumurtalıklara yerleştidiğinde buna endometrioma (çikolata kisti) deniyor. Gebeliği olumsuz etkiliyor. Son yıllarda gösterildi ki bunlar yumurtayla spermin birleşmesini engelliyor. Endometriozis kısırlığa yol açıyor.
Endometriozis tedavi edilebiliyor mu?
Dört evre endometriozis var. Evre 3 ve 4'te çare, çikolata kistinin cerrahi yöntemle alınmasıdır.
Evre 1-2 ise tüm dünyada tartışma konusu. Kısırlık yapıp yapmadığı tartışılıyor. Ama pek çok bilim adamı kısırlık yapabilir diye nitelendiriyor. Endometriozis olgularında cerrahi tedaviye rağmen çocuk olmuyorsa çare aşılama veya tüp bebek denemektir.
Polikistik over sendromu nedir?
Yumurtalıkların şeklinin bozuk, yani yumurtalıkların küçük küçük foliküller halinde olmasıdır. Polikistik over toplumda yüzde 20 oranında görülür. Ultrasonda bu görüntüyü görmek illa polikistik over veya illa kısırlık anlamına gelmez. Ama polikistik over görüntüsü yanında klinik bulgular, laboratuvar bulguları varsa buna sendrom denir. Polikistik over başka, polikistik over sendromu başka bir şeydir. Polikistik over sadece ultrason görüntüsüdür, sendrom ise ultrason, klinik ve laboratuvar bulgularının tümüdür.
Sendromun belirtileri var mı?
Bu kadınlarda yumurtlama bozukluğu vardır. Kadın yumurtlayamaz, âdet göremez veya geç yumurtlar ve geç âdet görür. Bu kadınlarda tüylenme, ciltte yağlanma, akne daha fazladır. Göbek çevresi yağlanması denilen erkek tipi şişmanlık bu kadınlarda daha sık görülür.
Nasıl tedavi ediliyor?
İlk başta hastanın fazla kilosunu vermesi gerekir. Sonra yumurtlatıcı ilaçlar verilir. Eğer bu başarılı olmazsa tüp bebeğe geçilir

Bebek sahibi olamayan çiftlerin umudu tüp bebek. Ancak 1978 yılından beri uygulanan ve pek çok çiftin bebek özlemini gideren tüp bebek yöntemine gelene kadar yapılabilecekler var. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve International Hospital Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Engin Oral, kimi zaman hormon den- gesizliklerinin bebek sahibi olmayı güçleştirdiğini belirterek, "Özellikle prolaktin hormonunun yüksekliği kadında yumurtlama bozukluğu, tüylenme ve baş ağrısı yapabilir. Prolaktin dışında guatr, hipertiroidi veya hipotiroidi varsa bu hormonları düzelterek gebeliği kolaylaştırabiliriz" diyor.

Kısırlık şüphesiyle başvuran bir çifte neler yapılıyor?
Erkeğe sperm analizi yaptıktan sonra kadına geçiyoruz. Önce kadının üçüncü gün hormonlarına, ardından da yumurta rezervine bakıyoruz. Rezerv iyi mi değil mi? Rahim içinde bir sorun var mı? Eğer bir sorun varsa rahim filmi istiyoruz; buna HSG deniyor. Bu, bize kadının rahminin iç yapısı ve tüplerinin açık olup olmadığı hakkında fikir verir. Yumurtlama var mı yok mu diye yumurtlama takibi yapıyoruz veya âdetin ikinci yarısında progesteron hormonuna bakıyoruz. Bunlar temel testler. Çiftlerin yaklaşık yüzde 10'unda bir sorun tespit edemiyoruz ama buna rağmen gebelik oluşmuyor. Buna 'açıklanamayan infertilite' deniyor.
Sorun varsa nasıl bir yol izliyorsunuz?
Eğer yumurtlama bozukluğu varsa yumurtlama ilaçlarıyla tedaviye başlıyoruz. Kadının hormon bozukluğu varsa bunları düzeltiyoruz. Bazen sadece bunlar bile kısırlık nedeni olabiliyor. Özellikle prolaktin hormonunun yüksekliği kadında yumurtlama bozukluğu, tüylenme ve baş ağrısı yapabilir. Eğer prolaktin yüksekse düşürücü ilaç vererek gebeliği sağlamaya çalışıyoruz. Guatr, hipertiroidi veya hipotiroidi varsa bu hormonları düzelterek gebeliği kolaylaştırabiliriz.
Kadında eğer rahim içinde şekil bozukluğu, yapışıklık, polip, miyom varsa bunları operasyonla gidererek gebeliği sağlayabiliriz. En zor olgular yumurtalık rezervi azalmış olanlardır. Erken yumurtalık yaşlanması da gebelikte sıkıntı yaratır. Bunlarda yumurtalık sayısı az üstelik kalitesi de iyi olmuyor. Bu olgulara hemen beklemeden tüp bebek yapılması gerekir. Ama Türkiye'de sorun şu: Bazı çiftler takiple, aşılamayla bebek sahibi olabilecekken hemen tüp bebeğe geçiliyor. Bazı olgular ise gereksiz yere bekletiliyor, hastanın yaşı ilerliyor ve şansı azalıyor.
Aşılama nasıl yapılıyor?
Aşılama yumurtalıkların uyarılması demek değildir. Bazı olgularda hiç ilaç vermeden sadece takiple bile gebelik elde edilebiliyor. Yani yumurta gelişiyor mu ve çatlıyor mu? Eğer bu varsa hastaya "Şu günlerde eşinle beraber ol" diyoruz. Bu en kolay olan işlemdir. Buna 'doğal siklus takibi' deniyor. Bazılarına hap veya enjeksiyon şeklinde yumurtlama ilaçları veriyoruz. Bu olgularda ilaçlarla yumurtlamayı artırıyoruz. Eğer sperm faktörü varsa spermi alıp laboratuvar ortamında yıkayıp rahim içine veriyoruz. Bu aşılamadır.
Bu yöntemlerin başarı oranları nedir?
Sadece yumurtlama takibi yapmak ve yumurtlama ilaçları vermek aylık yüzde 5-6 oranında gebeliği elde etmede başarı sağlıyor. İğneyle yumurtalık takibinin başarısı yüzde 8-9 civarındadır. Bunlara aşılama eklemek yüzde 12-13 civarında başarı sağlar. Ancak bu yöntemler, spermi olan tüpleri açık bulunan çiftler için geçerlidir.
Yine de sonuç alamazsanız...
O zaman tüp bebeğe geçiyoruz.
Tüp bebek aşamasında çiftleri neler bekliyor?
Bazı olgularda direk tüp bebeğe geçeriz. Bu olgular, ağır erkek faktörü varsa, üç kez aşılama yapılmış ve başarısız olunmuşsa, kadının yaşı 35 üstüyse ve yumurtalık rezervi azsa, kadındaki ağır evre 3-4 endometriozis tedavi yapmamıza rağmen başarılı olunmazsa, 7 veya 10 yıl üzeri infertilite varsa, bu gibi olgularda direkt tüp bebeğe geçiyoruz. Tüp bebek ve mikroenjeksiyon birbirine sürekli karıştırılıyor. Tüp bebek daha doğal bir yöntemdir. Kadından aldığınız yumurta ve erkeğin spermini laboratuvar ortamında bir sıvı içinde yan yana koyuyor ve döllenmesini bekliyorsunuz. Mikroenjeksiyonda ise spermi alıp yumurtanın içine sokuyorsunuz. Bu daha garantili bir yöntem ve özellikle ağır erkek faktörünün olduğu durumlarda (spermi az veya testisinden sperm çıkarılan olgular) kullanıyoruz.
Tüp bebeğin aşamaları neler?
Danışmanlık hizmetleri: Tüp bebek yapmaya karar veren veya yapan bir çifte mutlaka danışmanlık hizmetleri verilmeli. Bu, Türkiye'de en çok ihmal edilen konudur. Neden gebe kalmadığı, tedaviyle gebe kalma şansı ve oluşabilecek riskler anlatılmalı ve mutlaka psikolojik destek verilmeli.
Yumurtalık uyarma: Tüp bebekte çok yumurta istiyoruz ve bunun için hastaya günlük iğneler veriyoruz. Artık iğneler insülin gibi hasta tarafından yapılıyor. 10 gün kadar takip ediliyor. Günü geldiğinde yumurtaları olgunlaştırmak için 'çatlatma iğnesi' yapıyoruz. 36-38 saat sonra hastayı uyutarak, steril koşullarda yumurtayı toplama işlemini yapıyoruz. Anne adayının yarım saatlik bir operasyonla vajinal yoldan ve ultrasonografi yardımıyla yumurtalarını alıyoruz. İdeal bir siklusta 10-15 yumurta normaldir. Yumurtaları aldıktan sonra ertesi gün tüp bebek veya mikroeenjeksiyon yapıyoruz. Sonrasında ise döllenme olup olmadığına bakılıyor. Ardından transfer yapıyoruz. Ülkemizde üç embriyoyu rahime transfer etmeye izin var. Eğer bir fazla embriyo vereceksiniz bunu mutlaka açıklamanız ve belgelemeniz gerekiyor. 30 yaşın altında iki, 30 yaş üstüne ise üç embriyo transfer ediyoruz. Transfer sonrası iki hafta hastaya oluşan embriyoların rahime iyi yapışması için destekleyici ilaçlar veriyoruz. İki hafta sonra da gebelik testi yapıyoruz. Negatif ise "Olmadı" diyoruz. Pozitif ise emin olmak için iki gün sonra tekrar test yapıyoruz. Pozitif çıkarsa kesin gebelik olduğunu söyleyebiliyoruz.
Başarısızlık neden olur?
Yapışma kusuru, yumurta kalitesi, döllenme bozukluğu veya genetik kusur olabiliyor.
Genetik tarama yapılmıyor mu embriyolara?
Eğer ailede genetik bir bozukluk varsa, anne yaşı ileriyse (38 üstü) daha önce genetik bozukluğu olan bir çocuk dünya getirilmişse 'preimplantasyon genetik tanı' (PGT) yapıyoruz. Her vakaya yapılmıyor.
Tüp bebek kaç kez denenebilir?
Yılda üç veya dört defa. Yedi-sekiz defa başarısız olunmuşsa tek çare donörden yumurta alınmasıdır. Ancak bu da ülkemizde yasak.
Tüp bebek deneme aralıkları ne olmalı?
İki-üç ay olmalı.
Tedavi ne kadar sürüyor?
20-25 gün devam ediyor.
Tüp bebeğin maliyeti nedir?
İlaçlar dahil beş-altı bin YTL. Bunu yediye de 3-4 bine de yapan var.

* * * * *

'Yüzde 80 başarı diye bir şey yok'
Tüp bebekte başarı oranı nedir ve başarıyı artıran yöntemler var mı?
Lazerli yuvalama: İyi bir tüp bebek merkezinde 100 kişiden ortalama 40 gebelik elde edilmeli, 30-32 bebek eve götürülmeli. Yüzde 60-80 başarı oranı diye bir şey yok. Yuvalama yöntemi yaşlı kadınlarda işe yarayabiliyor. Lazerle, oluşan embriyoda delik açılıyor ve rahime yapışmasını kolaylaştırıyoruz. Kadının yaşı 37 üstündeyse, daha önce başarısız tüp bebek denemesi olunmuşsa yöntem denenebilir.
Blastokist transferi: Örneğin daha önce başarısız denemesi olmuş bir çift var. Yumurta ve sperme döllenip embriyoyu oluşturmuş olsun. Üçüncü günde diyelim ki sekiz embriyo var. Bunları hemen rahime transfer etmiyoruz ve beşinci günü bekliyoruz. Çünkü kalanlar dayanıklı embriyolardır. Laboratuvar ortamında daha uzun süre dayananlar en fazla gebelik şansı olanlardır.
Yumurta, sperm dondurma: Yumurta dondurma ülkemizde yasal değil. Evli çiftler için beş yıllığına dondurabiliyor embriyo. Sperm dondurma ancak tıbbi koşullarda yasal. Yumurta dondurma dünyada belli merkezlerde yapılıyor. Çünkü dondurup çözdüğünüz zaman başarı oranı düşüyor. Bu teknik henüz gelişmedi. Özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri hastalara çok embriyo transferi yapmıyor. Bir embriyo transfer ediliyor kalanları donduruluyor ve sonra teker teker transfer ediliyor. Böylece çoğul gebelik riski azaltılıyor. Dondurma-çözme sonrası eğer bir laboratuvar yüzde 30 gebelik elde ediyorsa bu iyi bir sonuçtur ve laboratuvar iyidir.
Çok sayıda embriyomuz varsa mutlaka donduruluyor ama bunu her merkez başaramıyor. Embriyonun genetik yapısına bakabiliyoruz.
Sadece en sık görülen hastalıklara bakıyoruz, down sendromu gibi. Genelde 5 kromozoma bakılıyor veya preimplantasyon genetik tanıda annenin genetik bozukluktan kaynaklı bir hastalığı varsa PGT yapılıyor.
Invitro maturasyon: Polikistik over sendromu olan hastalarda yumurtayı ilaçla uyarmak yerine yumurtaları daha küçükken alıp laboratuvar ortamında büyütüp dölledikten sonra anneye verme işlemidir. Bu yöntemde de başarılı olan çok az yer var. Sperm mıknatısı, embriyo glu, akupunktur, yabay rahim dediğimiz yöntemler bir işe yaramıyor.

Doğurganlık, bilim insanlarının üzerinde en fazla çalıştığı alanlardan. Son yıllarda bu alanda kaydedilen en büyük yeniliklerden biri, laboratuvar ortamında döllenerek oluşan embriyonun genetik özelliklerinin incelenmesi ve böylece iyi embriyonların rahme transfer edilebilmesiyle ilgili. Amerikan Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, üreme sağlığı ünitesi sorumlusu Doç. Dr. Bülent Urman, son yıllarda gebeliği geciktirmek isteyen kadınlara yönelik gündeme gelen yumurta dondurma üzerinde de çalışıldığını ve ileride başarılı sonuçlar alınabileceğini söylüyor.
Tüp bebekte yenilikler neler?
Devrim niteliğinde bir yenilik yok, ancak gelecek vaat eden şeyler var. Tüp bebekta amaç herkesi gebe bırakabilmek. Amerika'da tüp bebekle tedavi edilen her üç kişiden biri, Avrupa'da ise her dört kişiden biri canlı doğumla sonuçlanan gebelik elde edebiliyor. Tüp bebeğin geçmişine baktığımızda yavaş da olsa artan bir başarı var. Ama bu çok yavaş. Mesela beş yıl öncesiyle beş yıl sonrasını kıyasladığınızda, eve çocuk götürme oranlarında yüzde 5 civarında bir artış olmuş.
Son yıllardaki en büyük yeniliklerden biri embriyonun genetik özelliklerini daha iyi inceleyip en iyi embriyonu bulmak. İkincisi embriyonun metabolik özelliklerini inceleyerek en iyi embriyonu bulmak. Embriyonun metabolik özellikleri derken, embriyon vücut dışındaki kültür ortamında gelişirken ortamdan bir şeyler alıyor ve ortama bir şeyler bırakıyor. Bunları inceleyip hangi embriyon aktif bulabiliyoruz. Ayrıca genetik olarak da tarıyoruz embriyonu. Bugünkü yöntemlerle embriyondaki tüm genleri inceleyemiyoruz. Şimdi yeni birtakım yöntemler çıkıyor. Bunlar embriyonun üzerindeki tüm kromozomları incelemeye yönelik. Hatta gelecekte 'micro arrey' yöntemiyle embriyonun rahim içine yerleşmesinde harekete geçen veya geçmeyen genleri de birebir saptama imkânı olacak belki. Böylece en doğru embriyonu rahim içine koyabileceğiz. Bunlar çok büyük olasılıkla ileride gebelik şansını artırabilecek.

Çoğul gebeliğe karşı dondurma
Ne kadar artıracak?
Yüzde 100 olmayacak. Çünkü devreye giren pek çok faktör var. Kadının çok iyi bir rahmi vardır, embriyonu vardır ama anatomik sorunlar vardır ve gebelik elde edilemez. İleride bugünden daha iyi bir yere gelebileceğimizi söyleyebilirim.
Diğer gelişmeler neler?
İkinci en büyük gelişme dondurulmuş embriyonların transferindeki başarıdır. Yeni birtakım dondurma teknikleri var ki bunlar sayesinde taze embriyolarla eşdeğer gebelik oranları elde etmeye başladık. Bu, şu avantajı sağlıyor; donmuş embriyonlarınızı eğer tazeler kadar başarılı bir şekilde transfer edebiliyorsanız taze sayısını daha az tutup dondurulmuş olanların sayısını artırabilirsiniz. Dolayısıyla bu şekilde çoğul gebelikleri de nispeten engelleyebilirsiniz. Genelde iki embriyon transfer ediyoruz, çoğul gebelik istemeyen hastalar var onlara tek embriyon verme şansımız var. Tek embriyonla hamile kalamazsa dondurulmuşlardan transfer ediyoruz.
Hamileliği erteleyenlerin ne gibi seçenekleri var?
Evli ve doğurganlığını ertelemek niyetinde olan kadınların özellikle 37 yaşın üzerindekilerin tüp bebek tedavisi yaptırıp döllenmiş yumurtlarını (embriyon) dondurarak saklama seçeneğini ciddi olarak düşünmeleri gerekir. Bunun bir seçenek olmadığı veya istenmediği durumlarda ise elimizdeki olasılıklar şunlardır:
Yumurta dondurulması: Yumurtaların dondurulması için iki yöntem mevcut. Bunlarda ilki yumurtalıkların tüp bebek yönteminde olduğu gibi ilaçlarla uyarılmasını takiben yumurtaların toplanması ve döllenmeden dondurulması. Diğeri ise ilaçla uyarılma yapılmadan olgunlaşmamış yumurtaların toplanması ve dondurulmasıdır. Özellikle son yıllardaki gelişmeler sonrasında yumurta dondurulması daha başarılı hale gelmiş ve gebelikler bildirilmeye başlanmıştır. Ancak yumurtanın bölünmeyle ilgili yapılarının dondurulma ve çözülmeye karşı olan hassasiyeti bu yöntemin taze yumurtalar ile yapılan tüp bebek uygulamalarıyla kıyaslandığında daha başarısız olmasına neden oluyor. Yumurta dondurulmasında artan başarıyla bu yöntem, doğurganlığını korumak isteyen kadınlarda daha fazla kullanılacak.
Yumurtalık uyarılmadan toplanan olgunlaşmamış yumurtaların dondurulması diğer bir yöntemdir ve az sayıda gebelik bildirilmiştir. Bu yöntem henüz deneysel olarak kabul edilmektedir.
Yumurtalık dokusu dondurulması: Son zamanlarda gündeme gelmiş bir uygulama ve henüz bu yöntemle doğum yapan iki kadın mevcut. Cerrahi yöntemlerle alınan yumurtalık dokusu veya yumurtalığın tamamı dondurulur. Dondurmadan önce doku ince şeritler şeklinde kesilir. Gerektiğinde bu doku ortotopik (yumurtalığın anatomik olarak bulunduğu yere) veya heterotopik (vücutta başka bir yere, örneğin önkola) olarak nakledilir. Ortotopik transplantasyon sonrası bir gebelik bildirilmiş ise de bu konuda tartışmalar var.
Neden dondurulmuş yumurta embriyon kadar başarılı değil?
Son zamanlarda yumurta dondurulması üzerinde fazla duruluyor. Kadınlar daha fazla iş yaşamına önem veriyor artık ve kariyer kaygıları var. Bize doğurganlığını korumak amacıyla başvuranlar var. Bu gibi kadınlarda elimizde çok fazla yöntem yok ve başarılı da değil. Yumurta dondurulması yeni tekniklerle daha başarılı olacak. Özellikle ani dondurma yöntemleri var ki bunlar başarıyı artıracak. Eğer bu gerçekleşirse bir kadının evli olmasına gerek kalmayacak. Hayatının erkeğiyle henüz karşılaşmamış bir kadın yumurtalarını dondurarak evlendiğinde bunu yapabilecek.

* * * * *

40 yaşından sonra gebelik mümkün mü?
Bir kadın yumurta ürettiği sürece kendi yumurtasıyla gebe kalabilir. Ancak bu mümkün değilse bir başka kadının yumurtasını alarak gebelik elde edebilir. Bu da aslında yapısal herhangi bir sorun olmadığı sürece gebeliğin ileri yaşlarda da mümkün olduğunu gösteriyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı ve Tüp Bebek Merkezi Direktörü Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, gebeliği ertelemeyi düşünenlere yumurta takibi yapmayı öneriyor.
İleri yaş gebeliğinin sakıncaları neler?
İleri yaşlarda yumurta rezervi azalacağından zaman sınırlıdır ve daha aktif davranmak gerekir. Bunun için hastanın yumurtlamasını takip etmek, gerektiğinde yumurta sayısını artırıcı tedaviler ve tüp bebek yöntemi uygulanabilir. Bu arada kadının sigara kullanmamasını şiddetle tavsiye etmek gerekir. İleri yaş gebeliğin anneye getirdiği birtakım problemler tabii ki olacaktır. Öncelikle yaş ilerledikçe, şeker ve yüksek tansiyon gibi sağlık sorunları daha da sık görülür. 35 yaş üzerinde kronik hipertansiyon, genç yaşa göre iki-üç kat artış gösteriyor. Yüksek tansiyona bağlı bebek gelişim problemleri ve gebeliğin etkisiyle tansiyonda majör artışlar ve preeklemsi dediğimiz hayatı tehlikeye atabilecek problemler meydana gelebilir. İkinci büyük sağlık sorunu ise diyabettir. Yaşla beraber özellikle tip 2 diyabet sıklığı, iki-üç kat artar. Bu durum kontrolsüz şeker yükselmesiyle seyrederek hem anne hayatını olumsuz etkiler hem de gelişen fetüs üzerinde yapısal anomali riski oluşturur. Kromozomal anomaliler, örneğin down sendromu bu yaşla beraber artış gösteren durumlardan. Yaşla beraber düşük, derin ven trombozu, dış gebelik, erken doğum ve anne karnında gelişim geriliği gibi önemli sorunlar görülebilir. İleri yaşta anne-bebek ölümleri, genç yaşa göre daha fazla.
40'ından sonra annelik herkes için mümkün mü?
Her kadın için geçerli olmamakla birlikte, biyolojik açıdan geç menopozun gözlendiği durumlarda olabilir. Her kadının genetik yapısındaki farklılıklar, erken yaşlardan itibaren yumurta yetersizliği ve buna bağlı rezerv düşüklüğü çocuk sahibi olabilme potansiyelini azaltıyor.
İleri yaş anneleri hangi testleri yaptırmalı?
Âdetin iki-üçüncü günü yapılacak olan FSH, LH, E2 ölçümü bize yumurtalık rezervi hakkında bilgi verir. Çok yüksek değerler ise menopozal dönemin başladığının göstergesi olabilir. Ek olarak istenen TSH ve serbest T3-T4 testleri, tiroid hastalığıyla ilgili var olan bir yetersizliği ya da aşırı tiroid hormon üretimini ortaya çıkararak, bu durumların gebelik ve gebelik oluşumu üzerine istenmeyen etkilerini önlememizi sağlar. Rahmin iç yapısının özelliği, yapılabilecek hidrosonografi ya da histerosalpingografi fikir verici olabilir. Tanısal laparoskopi gebeliği engelleyen bir pelvik bozukluğun tanınması açısından yapılabilir. Yapılacak tetkikler gereksiz ve yok yere hastanın gebelik oluşumu açısından geç kalınmasına yol açmamalıdır. Eş faktörünün de değerlendirilmesi artan eş yaşı nedeniyle akılda tutulması gereken bir testtir.

* * * * *

Genetik kusurlar önceden görülebilir
Ülkemizde yumurta dondurma yasak değil mi?
Ülkemizde tıbbi zorunluluklar dışında yumurta dondurulması yasal değil. Onun dışında özellikle son birkaç yıl içinde acaba yumurtalıklar içinde kök hücre var mı ve bunlar üreme için kullanılabilir mi sorusu gündeme geldi. Bu tartışmaları ilk başlatan 2004 yılında fareler üzerinde yapılan bir çalışmaydı. Faralerde yumurtalıklar bitince de yumurta yapımının devam ettiğini söylüyordu ki bu bizim klasik bilgimizi yalanlıyordu. Çünkü klasik bilgi, kadın ömür boyu harcayacağı yumurtalarla doğup menopoza girdiğinde bittiği şeklindedir. Gerçekte kadında yumurta yapımı devam eder ve bunlar ileride kullanılabilir mi yoksa menopozda tamemen biter mi tartışmalı.
Gebelik komplikasyonlarına yönelik bir yenilik var mı?
Genetik kusurları önceden tanımlama mümkün. Ama butün genlere bakamıyoruz. Hepsini incelediğimizde embriyonun ileride yatkın olabileceği hastalıkları görebileceğiz. Ancak seçim yapılması etik mi tartışmalı.

* * * * *

En son seçenek yumurta bağışıyla annelik
Beslenme ve spor gebelik şansını artırır mı?
Tıpkı genç annelerde olduğu gibi burada da önemlidir. Ancak annede örneğin kalp hastalığı gibi bazı tıbbi problemler varsa kısıtlamalar getirilip egzersiz düzeni değiştirilmeli. Bizim önerimiz, günde yaklaşık 30 dakika yorulmadan yapılan yürüyüşlerdir. Gebelik öncesi yapılan egzersizler anneyi yormuyorsa ve aşırı enerji tüketmesine yol açmıyorsa devamı önerilebilir. Yüzme çok aşırı olmamak kaydıyla uygun olabilir.
Yumurta bağışıyla da olsa bir kadının hamile kalması gereken maksimum bir yaş var mı?
Teorik olarak her yaşta yumurta bağışıyla bir kadının hamile kalması mümkün. Ancak ileriki yıllarda yetiştirilecek çocukların ruhsal gelişimleri göz önünde bulundurulursa, kadının yaşının 50'yi geçmemesi gerekir.
Yumurta bağışı riskli mi?
Yumurta bağışı yapan kadınlarda verilen ilaçlar nedeniyle yumurtalıklarda istenilenden fazla yumurta oluşabilir ve yüzde 1 hastada hiperstimülasyon adını verdiğimiz, karında şişlikle başlayan ve nadiren ciddi sonuçlar doğurabilen durum görülebilir. Yumurta alıcılarında gebelik tansiyonu ve gebelik şekeri riski daha yüksek olup, birçok çalışmada yüzde 20'lere varan oranlarda gebelik tansiyonu bildirilmiştir.
İleri yaştaki hamileler nelere dikkat etmeli?
Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi sağlık sorunları kontrol altına alınmalı. Kilo fazlası varsa verilmeli. Şişman kişilerin gebeliklerinde problem yaşama şansları daha fazladır. Özellikle folik asit içeren vitamin haplarının alınması bebekte gelişmesi muhtemel sinir sitemi anomalilerinin görülme sıklığını azaltır. İleri yaşta anne olma isteği pek çok sağlık riskini beraberinde getirse de daha olgun olan kadının 20'li yaşlarındaki gebelere göre çok daha gerçekçi ve bebeğine daha fazla bağlı olma durumu da söz konusudur.

Tüp bebeğe karar veren bir çiftin belli aşamalardan geçmesi gerekiyor. Sperm verilmesi, kadının ilaç kullanması dışında olgunlaşan yumurtaların genel anestezi altında toplanması da gerekiyor. Amerikan Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, üreme sağlığı ünitesi sorumlusu Doç. Dr. Bülent Urman, tüp bebekte en çok merak edilen soruları yanıtladı.
Yumurta toplama ağrılı bir işlem midir? Anesteziye gerek duyulur mu?
Genellikle damardan yapılan sakinleştiriciler ve lokal anestezi eşliğinde rahatlıkla yapılan bir işlem. Eğer yumurtalıkların konumu zor ulaşılan bir yerdeyse doktorunuz genel anestezi önerebilir.
Yumurta toplama işleminin komplikasyonları var mıdır ?
İşlem sonrası genelde basit ağrı kesicilerle giderilebilen hafif bir ağrı olabilir. Doktorunuz ya da koordinatör hemşiremiz size işlem sonrasında kullanabileceğiniz ağrı kesicilerle ilgili reçete verecektir. Yumurta toplama işleminden sonra görülebilecek olan komplikasyonlar genellikle enfeksiyonla ilgilidir ve oldukça nadir görülür (3 bin-4 bin 500 hastada bir). Herhangi bir tedavi gerektirmeyen hafif vajinal kanama da olabilir. Eğer kanamanız çok şiddetli olursa doktorunuz ya da koordinatör hemşireniz ile temas kurun.
Döllenme işlemi nasıl olur?
Bu, altta yatan infertilite nedenine bağlıdır. Eğer erkek faktörüne bağlı bir infertilite söz konusuysa bu durumda mikroenjeksiyon (ICSI) gerekir. Bu işlem sırasında 'mikromanipülatör' adı verilen bir alet yardımıyla tek bir sperm hücresi yumurta hücresinin içine enjekte edilir. Eğer infertilite kadına bağlı nedenlerden kaynaklanıyorsa bu durumda klasik tüp bebek yöntemi kullanılabilir. Yumurta hücresinin içinde bulunduğu kültür ortamına belli sayıda sperm hücresi eklenerek spermin doğal yollarla yumurtayı döllemesi beklenir.
Embriyonlar transfer gününe kadar nerede saklanıyor?
Embriyonlar inkübatör adı verilen cihazların içinde saklanır. Bu cihazlar ortam sıcaklık ve pH'ını (asiditesini) insan vücudunu taklit edecek şekilde tutarlar. Her çiftin embriyonları inkübatörler içinde ayrı odacıklarda saklanır.
Tüp bebek tedavisi hangi durumlarda iptal edilir?
# Yumurtalıkların cevabı yetersiz olabilir ve tedavi yumurta toplama işleminden önce iptal edilebilir. Yumurtalıklar içinde gelişmiş folikül olmasına rağmen içinden yumurta çıkmayabilir. Bu durumun iki temel nedeni vardır. Foliküllerin içinde yumurta olmayabilir (boş folikül sendromu). Bu durum hastaların yüzde 1'inden daha azında görülür. Ya da foliküller yumurta toplama işleminden önce zamansız olarak çatlayabilir. Bu durum ise uygulanan stimülasyon protokolüne bağlı olarak hastaların yüzde 2-5'inde görülür.
# Yumurtalar döllenmeyebilir. Bu durum mikroenjeksiyon çağında son derece nadirdir. Ancak hastaların yüzde 2-5'inde anormal yumurtalara bağlı olarak döllenme gerçekleşmeyebilir.
# Döllenen yumurtalar bölünmeyebilir. Bu durum da son derece nadirdir ve genelde yumurta bozukluğuna bağlıdır.
# Azospermik erkekte ameliyatla sperm bulunamayabilir. Böyle bir durumda tedavi yumurta toplama işleminden önce iptal edilir.
# Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) yapılan olgularda normal bir embriyon bulunamayabilir. Böyle bir durumda embriyon transferi yapılmaz.
Tüp bebek tedavisinin uzun vadeli yan etkileri var mı?
Yumurtalıkların uyarılmasının meme ve yumurtalık kanserinde risk artışına neden olabileceği ileri sürülmesine karşın bu durum henüz kanıtlanmadı. İnfertilitenin kendisi her iki kanser türü için de risk faktörü olduğundan bazı araştırmalarda gözlenen risk artışının tedaviden mi yoksa infertiliteden mi kaynaklandığı bilinmiyor. Tüp bebek tedavisi alan ve gebe kalamayan kadınların normal yıllık jinekolojik kontrolerini ve mamografilerini (yaşına göre) ihmel etmemeleri önerilir.

Spermsiz erkeklere çözüm
Sperm olmaması durumunda neler yapılıyor?
Erkeğin menisinde hiç sperm olmaması durumunda (azospermi) mikroenjeksiyon işleminde kullanılacak olan spermin testislerden alınması gündeme gelir. Bu uygulamanın başlamasıyla erkek kısırlığı konusunda devrim yaşanmıştır. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında kanalların içine ince bir iğne ile girilerek sperm aranır (PESA). Bu tür olgularda büyük oranda sperm bulunur.
Tıkanmanın olmadığı durumlarda ise problem daha karışıktır. Bu durumlarda erkek yumurtalığının çeşitli bölümlerinde çok kısıtlı da olsa bir üretim söz konusu olabilmektedir. Yumurtalığın çeşitli bölümlerinden çok sayıda küçük parça alınarak bu parçaların içerisinde sperm hücresi aramak gerekir. Parçalar iğne ile (PTSA) ya da açık cerrahi ile alınabilir (TESE). Bu teknikle hastaların yaklaşık yüzde 60'nda sperm bulunabiliyor. Üretim bozukluğuna bağlı azospermi olgularında gebelik oranları biraz daha düşüktür.

* * * * *

Başarılı tüp bebek merkezi nasıl seçilir?
Bir merkez seçerken bazı sorular sormanız ve bunlara yanıt almanız gerekir.
Merkez ne kadar zamandır faaliyette? Bugüne kadar kaç uygulama yapılmış ve ne kadar başarılı olunmuş, vb.
Başarının ölçütlerini nasıl araştırabilirsiniz?
Sormanız gerekenler:
# 35 yaşın altında ve üstünde kaç embriyon transfer ediyorsunuz?
# Transfer ettiğiniz embriyon başına gebelik oranınız nedir?
# Embriyon dondurma programınız var mı?
# Hastalarınızın yüzde kaçında embriyon dondurabiliyorsunuz?
# Dondurulmuş ve çözülmüş embriyonlar ile başarınız nedir?
# Canlı doğum ve düşük oranlarınız nedir?
# Merkezinizin veya laboratuvarınızın ISO veya yurtdışından akreditasyon belgesi var mı?
# Tüp bebek merkeziyle beraber çalışan bir genetik laboratuvarı var mı?
Tüp bebek hakkıyla yapıldığında maliyeti oldukça yüksek olan bir uygulamadır. Bu nedenle çok ucuza uygulama vaat eden merkezlerden kaçının. Başarısız bir tedaviyi tekrarlamak size daha pahalıya mal olacaktır.

Ucuz merkezden kaçının
Başarılı bir dondurma programı olan merkezlerde bir uygulama sonrasında birden fazla embriyon transfer hakkınız doğabilir. Bu da bir ödeme sonrasında size birden fazla şans verilebileceği anlamına gelir.
Doktorunuzun tavsiye ettiği merkeze sorgusuz gitmeyin ve mutlaka araştırın. İnternetten araştırın ancak her okuduğunuza da inanmayın.
Merkezlerin web siteleri bilgilenme dışında o merkezin reklamı amaçlı kullanıldığından söylenen her şey doğru veya bilimsel olarak kanıtlanmış olmayabilir.
Tarafsız portalları veya yabancı siteleri de gezin. Mucizelere inanmayın.
Tüp bebekte son yıllarda mucize niteliğinde herhangi bir gelişme olmadı. Size yüzde 80'ler veya yüzde 100'ler mertebesinde başarı sunan uygulamalara kesinlikle inanmayın.
İnternet üzerinden tüp bebek merkezinin sorumlusunun konuyla ilgili bilimsel yayınlarına bakabilirsiniz. Bunun için http://www.ncbi.nlm. nih.gov/ entrez/ query.fcgi?DB= pubmed adresini tıkladıktan sonra doktorun soyadı, adının baş harfi (Örneğin urman, b) yazın ve 'go' düğmesini tıklayın.
Doktorun konuyla ilgili yayınları karşınıza çıkacaktır.

* * * * *

Kötü embriyon transferi gebelik oranlarını düşürür
Tüp bebek neden başarısız olur?
Tüp bebekteki başarısızlıkları iki başlık altında incelemek gerekir. Bunlardan ilki iyi kaliteli embriyon yani döllenmiş yumurta transfer edilmesine rağmen gebe kalamayanlar ve her seferinde embriyon kalitesi kötü olan kadınlardır.
Embriyon kalitesi kötü olan grupta gerçekten de sonucu değiştirecek bir yöntem pek yok. Bu çiftlerde herhangi bir kromozom anormalliği yönünden bir genetik inceleme yapmak gerekir. Bazen kadında veya erkekte dengeli olarak taşınan kromozom bozukluklarına rastlanabilir. Bu gibi durumlarda oluşan döllenmiş yumurtaların yüzde 80'inden fazlası anormal veya taşıyıcı olacaktır. Eğer yumurtalık kapasitesi iyi ise yani fazla sayıda embriyon oluyorsa Preimplantasyon Genetik Tanı (PGD) yapılarak sağlıklı embriyonu bulup rahim içine yerleştirmek yararlı olabilir.
Genetik herhangi bir sorunu olmayan, ama tekrarlayan kötü embriyon kalitesi olan olgularda çeşitli yöntemler denenmesine rağmen bunların etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanamadı. Bunların arasında Sitoplazma transferi, Co-kültürler, embriyon yapıştırıcı (embryo glue) ve destekli yuvalama sayılabilir.

Gebelik oluşmuyorsa sorun var
Tekrarlayan kötü embriyon kalitesinin nedeni genelde yumurtadır. Çok nadiren sperm kalitesizliğine de bağlı olabilir. Özellikle azospermik (spermi olmayan) erkeklerden testlerde alınan olgunlaşmamış spermler ile dölleme yapıldığında embriyon kalitesi kötüdür ve bu embriyonların transferiyle gebelik elde edilme şansı yoktur. Eğer genetik inceleme de normal çıkarsa bu çiftlerde genellikle yumurtalık seviyesinde bir genetik problem olabilir ki bunun tamiri mümkün değil. Ancak donör yumurtayla uygulama yapılabildiğinde gebelik olacaktır.
İyi kalitede embriyon transferine rağmen gebe kalamayan çiftlerde ise başka araştırmaların yapılması gerekebilir. Bunların başında rahim içinde herhangi bir anormallik olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla histeroskopi yapılmasıdır. Histeroskopi ışıklı bir teleskop yardımıyla rahim içine girilerek rahim su ile şişirilmesinden sonra içine gözle bakılması işlemidir. Histeroskopide daha önce gözden kaçmış olan miyom, polip veya yapışıklıklar görülebilir. Bunların aynı anda histeroskopiyle tedavisi de çoğu zaman mümkündür.
Kötü embriyon transferi veya zor embriyon transferi de gebelik oranını düşürür. Embriyon transferleri zor olan kadınlarda rahim ağzının genişletilmesi gerekebilir. Tüpleri tıkalı kadınlarda eğer tüplerin içinde su birikmiş ise bu tüplerin yeni bir tüp bebek denemesinden önce çıkarılması gerekir. Bu şekildeki tüplerin mevcudiyeti tüp bebekteki başarıyı yarı yarıya azaltır. Eğer embriyon transferleri hep iki veya üçüncü günlerde yapılmış ise gecikmiş embriyon transferinin (blastokist transferi) yararı olabilir. Daha önceki denemeleri başarısız olan çiftlerde gebelik oranı artırılabilir.

* * * * *

Sperm bankalarından bebek sipariş etme devri
Dünyada kurulan ilk sperm bankalarından biri olan Cryos International, spermi olmayan veya birlikteliğe karşı çıkarak bebek sahibi olmak isteyen kadınlara seçenek sunuyor. Merkezi Danimarka'da bulunan ancak yoğun talep nedeniyle Amerika'da da bir şube açan banka 20-40 yaş arası erkeklerden sperm kabul ediyor. Cryos International Türkiye Temsilcisi Hıdır Güneri, ağırlıklı İskandinav erkeklerin sperm bağışladığı bankaya gelen talepler doğrultusunda Kafkas, Hint, beyaz ve siyah ırktan da vericiler kabul edildiğini belirtti. Güneri, verici bir erkeğe uygulanan aşamaları ise şöyle anlattı:
"Öncelikle psikolog gözetiminde bir ön görüşme yapılıyor ve sperm örneği alınıyor.
Alınan spermlerin hareketi, hacmi, herhangi bir şekil bozukluğu olup olmadığına bakılıyor. Eğer uygunsa erkek ikinci bir görüşmeye çağrılıyor. Bu arada spermler dondurulup tekrar çözülüyor ve çözüldükten sonra kalan canlı sayısına da bakılıyor. Bu, önemli bir kriter. Eğer bu da uygunsa ikinci aşamada AIDS, hepatit vb. testler yapılıyor. Testlerin sonucu negatifse kişi donör olarak kabul ediliyor. "
Sperm bankasının Danimarka'da üç şubesi bulunuyor. Sperm alarak gebelik elde etmek isteyen bir çift veya bir kadın bankanın bilgisayarlarında isimleri kodlarla belirtilmiş olan donörlere bakıyor. Her bir donörün ırkı, boyu, saç, göz rengi, eğitim durumu vb. belirtildiği dosyalar var. Böylece hangi vericiden sperm alınacağı belirleniyor.
İşlemleri genelde tüp bebek merkezleri yapıyor. Tüp bebek merkezlerine başvuran çiftler bir başka deyimle 'siparişlerini' belirleyip veriyor. Merkez bankaya başvurarak aranan özellikleri belirtiliyor. Bankada eksi 80 derece azot içinde saklanan sperm hızlı kuryeyle 48 saat içinde istenen yere gönderiliyor. Spermler çözüldükten sonra tekrar inceleniyor ve eğer bir sorun yoksa tüp bebek yöntemi uygulanıyor.
Eskiden Türkiye'den de çok sayıda çiftin bankaya müracaat ettiğini belirten Hıdır Güneri, Kuzey Kıbrıs'ta sperm bankacılığının serbest olmasıyla talebin buraya kaydığını söyledi. Türkiye'den de vericiler bulunduğunu belirten Güneri, "Kısır bireylerin sayısı arttıkça talep de artıyor. Geçen yıllarda verici sayısı 10 bindi ancak şu anda 12 bini geçmiş durumda. Çiftler sperm sipariş ederken babaya benzemesini tercih ediyorlar. Örneğin baba esmerse, boyu uzunsa sperm de ona göre seçiliyor" dedi.

'Zekiyim, neslim devam etsin'
Banka İskandinav ırkı ağırlıklı ama farklı ırklardan donörler de bulunuyor. Güneri, verici olmak isteyenler arasında zeki olduğunu ve bu nedenle neslinin devam etmek istediğini söyleyenler bulunduğunu belirterek, "Sperm veren kişinin kimliği gizlidir. Ancak bankadan alınan spermlerle dünyaya gelen çocuklar 18 yaşından sonra istedikleri halde donörle ilgili bazı bilgilere ulaşabiliyorlar" dedi.
# Bebek şansını artırmanın yolları var. Bunun için öncelikle hayat tarzınıza dikkat etmek gerekiyor. İkinci sırada ise doğurganlığık durumunuzu gösteren bazı testlere ihtiyacınız var.
Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aydın Arıcı, sigaranın doğurganlık üzerinde olumsuz etkisi olduğunu ve bırakılması gerektiğini söylüyor.
Doğal yollardan hamile kalmak isteyen çiftlere ne önerirsiniz?
Öncelikle kendilerine zarar veren maddelerden uzaklaşmaları gerekir. Sigarayı bırakmaları şart. İkinci unsur da içki. Arada bir içmenin zararı yok ama sürekli içilmemeli. Kahve ve çay gibi kafein içeren içeceklerin azaltılmasını tavsiye ediyoruz. Suni boyalarla boyanmış, kimyasal maddeleri çok içeren, içinde koruyucu olarak yüksek miktarda nitrit, sülfit maddeler içeren gıdalardan da çok fazla kullanılmaması gerekiyor.
Gebelikte çevre faktörleri etkili mi?
Tabii ki etkili. Bunu daha çok erkeklerde görüyoruz. Çünkü kadınlardaki yumurta üretimi hayat boyu devam etmediği için oluşmuş olan yumurtaların hasar görmesi söz konusudur çevresel et-kilerle. Örneğin, ilerleyen yaşlarda kadının sadece hamile kalma şansı azalmıyor, oluşan hamileliklerde sakat çocuk ihtimali de artıyor. Bu da daha ziyade genetik sorunlara bağlı. Yumurtalar kadının vücuduna daha annesinin karnındayken yani hücre bölünmesinin hassas bir evresinde yerleştirilmiştir. Bu nedenle çevresel etkenlere hassastır. Zaman ilerledikçe bu yumurtaların içinde kromozom hasarları oluşmaya başlar. O yüzden de 35 yaşından sonraki hamileliklerde genetik taramayı tavsiye ediyoruz.
Erkeklerde ise sperm sürekli üretilir. Hatta erkek vücudunda en çok üreyen hücre türlerinden biridir. O yüzden de çevresel etkilerden daha fazla etkilenir. Sperm üretimi yaklaşık üç ay sürer. O arada olabilecek çevredeki kimyasal maddeler, radyasyon, zehirler ve gıdalara kontrolsüz olarak verilen hormonlar üreme organlarını etkiler. Mesela Amerika'da 1960'lı yıllarda daha çok yumurtlamaları için tavuklara verilen bir hormon nedeniyle, bu ürünleri yiyen hamile kadınların çocuklarında üreme bozuklukları ortaya çıktı.
Yaşam tarzının üremeye etkisi var mı?
Yaşam tarzı bir insanın üretkenliğini kesinlikle etkiler. Sigara da üretkenlikten ziyade örneğin yumurtalık fonksiyonuna olan etkisine bakarsak, bir kere sigara her içildiğinde damarları daraltan aynı zamanda kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltan bir sürü kimyasal madde içerir. Dolayısıyla her organa giden oksijen miktarının azalmasına neden olur. Yumurtalık da bundan etkilenir. Bunun en güzel kanıtı da, normal menopoz yaşı ortalama 51 iken günde bir paket sigara içen bir kadında bu yaklaşık 48'dir. Yani yumurtalığın ömrünü üç yıl kısaltır. İki paket içenlerde bu 46'ya kadar düşebilir.
Tüp bebeğe ne zaman başvurulmalı?
35 yaşından genç çiftlerin en azından bir yıl doğal yollardan hamile kalmayı denemesi lazım. Bunu söylerken tabii ki hemen görülen sorunlar varsa bir yıl beklemeye gerek yok. Örneğin bir kadın üç ayda bir âdet görüyorsa, "Bir yıl bekleyip sonra test yapalım" demek saçma olur. Belirgin bir sorun varsa bunların tedavi edilmesi gerekir. Ama saat gibi işleyen bir durumda bir yıl beklenmesi uygundur. 35 yaşından sonra bir yıl beklemek doğru olmayabilir. Daha erken, altı-dokuz ay gibi denemeden sonra sperm tahlili gibi bazı testler yapılabilir. 40 yaşında çocuk sahibi olmak isteyen bir kişiye ise fazla vakit kaybetmeden test yaptırmasını ve bir sorun varsa üzerine gidilmesini tavsiye ediyoruz.
Çiftler, doğurgan olup olmadıklarını hamilelikten önce de öğrenebilirler mi?
Erkekler çok basit bir test olan sperm tahlili yaptıralabilir. Bu testle, spermin hacmine, yoğunluğuna ve spermin şekline bakılabilir. Bir mililitredeki sperm sayısının en az 20 milyon olması gerekir. Sperm hacminin ise iki-beş mililitre arasında olması normaldir. Ancak sperm sayısı biraz düşük olan birisi baba olamaz diye bir şey söylenemez. Baba olma şansı vardır, sadece diğerlerine göre biraz daha azdır. Örneğin bir erkeğin 1 mililitrede 15 milyon spermi varsa 'siz baba olamazsınız' diyemeyiz. Baba olabilir ama süreç daha uzun olabilir.
Peki ya kadınlarda?
Kadınlarda biraz daha detaylı inceleme gerekir. Bunlardan birincisi tüplerin açık olup olmadığının kontrol edilmesi. Evli olmayan bir kadında bunun yapılmasını tavsiye etmiyoruz. Bu testin ancak çocuk yapmaya karar veren çiftlerde hamilelik olmamışsa yapılmasını tavsiye ediyoruz. 35 yaşın altındaki kadınlarda bir yıl denemenin ardından hamilelik olmamışsa tüplerin açık olup olmadığına bakılması gerekir. 35 yaşın üstündeki kadınlarda bu süre biraz daha kısa tutulabilir. Kadınlarda yapılması gereken bir başka test ise yumurtlama düzeninin olup olmadığının ve hormonların dengeli olup olmadığının araştırılması. Bunun için iki basit kan testi vardır. Birincisi, âdetin üçüncü günü yapılacak yumurtalık ve yumurtalığı idare eden hormonların ölçülmesi. Diğeri de âdetin 21. günü yapılabilecek ve yumurtlamanın olup olmadığının kontrol edildiği kan testidir. Bu testlerle çok genel bir şekilde bir kadının hormonal düzensizliği var mı, yumurtlamada sorunları var mı anlaşılabilir.
Tüp bebek yöntemine başvuruların arttığını görüyoruz. Bu durumda doğurganlığın giderek azaldığını söyleyebilir miyiz?
Bundan 50 yıl önce Türkiye gibi bir ülkede, hatta Batı ülkelerinde ekonomi veya çalışma hayatı içerisinde kadınların rolü daha azdı. Şimdi kadınların rolü çok daha fazla. Eğitim düzeyinin ilerlemesi, çalışma hayatında önemli mevkilere gelebiliyor olmaları, birçok kadında kariyerlerinde bir yere geldikten sonra çocuk yapma düşüncesinin artmaya başlamasına neden oldu. Dolayısıyla bu nedenle son yıllarda kadınların doğurganlığında azalma olduğu söylenebilir. Ama bunun nedeni sadece doğurganlık yaşının kendi arzularına bağlı olarak ileriye atılmasıdır.
Erkeklerde baba olmak için belli bir yaş sınırı var mı?
Örneğin 70 yaşındaki bir erkek cinsel ilişki kurabiliyor ve ejakulasyon (boşalma) oluyorsa baba olmasında bir sorun yoktur. Sperm sayısı erkeklerde hormonların azalması nedeniyle bir miktar düşer. Ama hiçbir zaman sıfıra inmez.
Kadınlarda durum nasıl?
Kadınlarda durum tamamen farklı. Çünkü bir kız çocuğunun yumurtaları daha kendisi annesinin rahminde bebekken yumurtalığına yerleştirilmiştir. Hamileliğin dördüncü ayında en yüksek rakama ulaşır ki bu rakam yaklaşık 2 milyon kadardır. Fakat bu yumurtalar zaman içinde gittikçe azalır. Doğduğunda yaklaşık yarısı gider. Ergenlik çağında yumurtalıklarında yaklaşık 400 bin tane yumurta kaldığı tahmin ediliyor. Ondan sonra da bu yumurtalar sürekli azalır. Kabaca 45 yaş civarında çok azalır. 45 yaşından sonra hamile kalmak bu yüzden çok zordur ancak imkânsız değildir. Biyolojik yapı tabii ki kişiden kişiye değişir ama çok nadirdir.
35 yaşına kadar kadınların doğurganlığında pek bir değişiklik yoktur. 20-30 yaş arası bir kadının en doğurgan çağlarıdır. 34'e kadar bu devam eder, 35'ten sonra ise azalır. Rakam vermek gerekirse, eğer kadının düzenli bir ilişkisi varsa, tüpleri açıksa ve eşinin sperminde hiçbir sorun yoksa böyle bir çiftin (kadın 35 yaşından gençse) hamile kalma şansı her ay yüzde 30-35 kadardır. 35 yaşından sonra bu oran giderek azalır. Önce yüzde 20'ye, sonra da yüzde 10'a iner. Kadın 40 yaşına geldiğinde ise tedavi olmadan hamile kalma şansı her ay yüzde 10 kadardır. Dolayısıyla bu doğumu ileri yaşlara atmayla birlikte günümüzde kadınların doğurganlığı giderek azalmaktadır.

* * * * *

Gebelik ihtimali '14. günde' yüksek
Âdet düzensizliği olan kadınlarda kısırlık riski var mı?
Evet, düzenli âdet olanlara göre bu olasılık daha yüksektir. Âdet düzensizliği derken şunu kastediyoruz: Bir kadın normalde 28 günde bir âdet görür. Ama bunun normal sınırları da 25-32 gün arasındadır. Bir-iki gün oynamayla hiçbir sorun olmaz. Ama örneğin bir kadın iki ya da üç ayda bir kez âdet görüyorsa çok büyük bir olasılıkla yumurtlama fonksiyonu tam çalışmıyordur. Dolayısıyla bu kişinin tedavi olmadan hamile kalma olasılığı oldukça azdır.
Kadınların bir yılda hamilelik şansı en fazla ne zamandır?
Bir yılda hamilelik şansı, kabaca 35 yaşından genç kadınlarda yüzde 80'dir. O nedenle 35 yaşından genç çiftlerde bir yıldan önce hamilelik oluşmamışsa paniğe kapılmamalarını tavsiye ediyoruz, çünkü yüzde 80'i hamile kalır. Ancak hamile kalamayanların yüzde 20'sinde testler yapılarak bir sorun var mı yok mu tespit edilir ve tedaviye geçilir. Birinci yılda alınabilecek bazı tedbirler vardır, o da hamilelik şansını artıracak günlerde özellikle cinsel ilişki gerçekleştirilmesi. Eğer 28 günde bir âdet gören bir kadınsa normal olarak 14. günde yumurtlama olmasını bekleriz. Yumurta maalesef sadece 24 saat yaşayabilir. Bu süre içerisinde spermle buluşursa embriyon haline geçer ve bebek gelişir. Spermle buluşamamışsa kendiliğinden yok olur. Sperm ise kadın vücudunda, iyi sperm parametreleri varsa ilişkiden sonra 48 saat kadar yaşar. Hatta çok iyi sperm parametreleri varsa ve ortam da uygunsa bu süre 72 saate kadar çıkabilir. Yani 14. gün gibi bir yumurtlama bekleniyorsa, bunu biz âdetin başladığı günü birinci gün kabul ederek sayıyoruz. Bu da demek oluyor ki, âdetin ilk gününden sonra 14. gün en çok beklenen yumurtlama günüdür. Sperm de 48 saat yaşadığına göre... Biz kabaca 10. günden itibaren gün aşırı ilişkiyle hamilelik şansının en yüksek seviyeye ulaşacağını tahmin ediyoruz.
# İlerleyen yaşla beraber tüp bebeğe başvuran çiftlerin sayısındaki artış, gebeliklerde yaşanabilecek sorunları da gündeme getiriyor. Anneden veya bebekten kaynaklı olabilen bu sorunlar gebeliğin sonlandırılmasına kadar varabiliyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Perinatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Vildan Ocak, tüp bebek yöntemiyle hamile kalan kadınlarda riskin daha fazla olduğunu belirterek, "Tüp bebek ve aşılama yöntemiyle gebe kalan kadınlarda kromozom anomalilerine daha sık rastlanıyor. Bu yöntemlerle gebe kalan her 3 kadından 1'i kromozom anormalliği olan bir bebek taşımaktadır. Bu çok yüksek bir rakamdır. Bu nedenle bu gebelerin çok yakından takip edilmesi gerekir" diyor.
Yüksek riskli gebeliklerin görülme sıklığı nedir?
Bu oran merkezden merkeze değişir. Örneğin genel toplumda ortalama rakam yüzde 20-30 civarında olmakla birlikte referans merkezi olan üniversitelerde bu rakam yüzde 50-60'lara kadar yükselmektedir.
Bir gebelik neden riskli olabilir?
Annede veya karnındaki bebekte olumsuz neticelerin görülme olasılığının yüksek olduğu gebeler bu gruba girer. Anne açısından gebelik veya doğum sırasında annenin ölümü veya kalıcı sakatlıkları bahis konusudur. Bebek açısından ise bebeğin gebelik, doğum veya doğum sonrası ölmesi, sakat doğması veya bebeğin oksijensiz kalması nedeniyle doğum sonrası spastik bir yaşam sürdürmesi bu gruba girer.
Riskli gebeliklerin nedenleri nelerdir?
Annenin sistemik bazı hastalıkları: Diyabet, tansiyon yüksekliği, ailevi kalıtımsal hastalıklar (örneğin ülkemiz için önemli olan beta Thalesemia-Akdeniz anemisi-taşıyıcısı olması), şiddetli kansızlık vb. hastalıklar. Ayrıca anne-baba arasındaki kan uyuşmazlığı da riskli gebelik grubuna girer.
İleri anne yaşı: 35 yaş ve üstündeki annelerin down sendromlu bebek (Mongol çocuk) doğurma olasılığı yaşla birlikte artar.
Annenin daha önce sakat bir bebek doğurmuş olması: Daha önce down sendromlu, hidrosefalili (beyindeki sıvının artması) veya anensefali (beyinsiz), bel kemiği açık bir bebek doğurmuş olması anne yaşından bağımsız olarak bir sonraki gebelikte aynı tip anormalliğin görülme olasılığını artırır.
Gebelik takibi esnasında bebeğin yavaş büyümesi (rahim içi gelişme geriliği) vakaları da bebeğin rahim içinde oksijensiz kalma riski nedeniyle riskli gruba girerler.
Bu arada ülkemiz için önemli bir sorun olan yakın akraba evlilikleri de başlı başına riskli gebeliktir. Yakın akraba evlilikleri yapan bazı aileler, "Ailemizde akraba evliliği yapan pek çok çift var; hepsinin nurtopu gibi çocuları var ve üstelik sınıftaki en zeki çocuklar" şeklinde kendilerini savunur. Ancak bu durum onları kurtarmaz ve anormal bebek doğurma piyangosu onlara da isabet edebilir . Yakın akraba evlilikleri yapmak isteyen çiftler uyarılmalıdır.
Riskler özellikle tüp bebek yöntemiyle hamile kalan kadınlarda daha mı fazla?
Evet. Tüp bebek ve aşılama yöntemiyle gebe kalan kadınlarda kromozom anomalilerine daha sık rastlanıyor. Hatta 2006 yılında ABD Wayne Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmaya göre çok erken gebelikte yani daha gebelik kese halindeyken kesenin aspirasyonu (kesenin içindeki sıvının çekilmesi) ile yapılan kromozom tetkikiyle anormal gebelik oranı yüzde 36'lara kadar çıkmaktadır. Yani diğer bir deyimle bu yöntemlerle gebe kalan her 3 kadından 1'i kromozom anormalliği olan bir bebek taşımaktadır. Bu çok yüksek bir rakamdır. Bu nedenle bu gebelerin çok yakından takip edilmesi gerekir.
Riskli gebeliğin belirtileri var mı? Anne adayı bunu anlayabilir mi?
Anne adaylarının saptayabileceği bazı risk faktörleri vardır: Ellerde, ayaklarda ve yüzde şisme (ödem), 20. haftadan sonra haftada 400-500 gram veya ayda 2 kg. üstünde kilo alması; kan basıncının 140/90 veya üstünde olması (özellikle bu yönden riskli gebelerin otomatik tansiyon aletiyle kendi kan basınçlarını günde iki defa ölçmeleri ve kaydetmeleri son derece faydalı bir yöntemdir); gözlerde sinek uçuşması veya görme bulanıklığı gibi belirtiler veya bebeğin az oynaması riskli gebeliğe ait ipuçlarıdır. Bu tür durumlarda gebelerin derhal doktoruna haber vermesi gerekir.
Gebelikte riskler nasıl anlaşılıyor?
Gebeliğin başında tüm gebelere kan grubu, kan sayımı ve tam idrar tahlili yapılmalı. Ayrıca gebeliğin başında ultrasonla gebelik teyit edilir ve son adet tarihini net hatırlamayan gebelerde gebelik yaşı tayini yapılır. Eğer yüksek riskli gebelik ise üç-dört haftada bir yapılacak ultrason ile bebeğin büyümesi izlenir ve olası yapı anormallikleri saptanmaya çalışılır.
Bunun dışında gebeliğin 11-14. haftası arasında 'ense kalınlığı' ölçülerek down sendromlu bebek riski saptanır. 16-18 haftalarda anne kanında yapılacak 'üçlü tarama testi'yle yine kromozamal anomali ve 'noral tüp defekti' (Sulu kafalı veya beyinsiz, bel kemiği açık bebek riski) saptanabilir. Özellikle periyodik yapılan ultrasonografiyle anormallik taşıyan bebeklerin büyük çoğunluğu saptanabilir.
Gebelik riskliyse neler yapılıyor?
Gebelik riskli ise bahsettiğim testlerle yapı ve kromozom anormallikleri tespit edilebilir. Eğer kromozom anormalliği riski yüksek ise bebeğin içinde yüzdüğü sıvıdan örnek almak (amniosentez) veya bebeğin eşinden (plesenta) biyopsi (koryon villus biyopsisi) yapmak suretiyle kesin tanı konabilir.

Ultrasonda tecrübe önemli
Testlerin yanılma payı yok mu?
Elbette var. Örneğin ultrasonografiyle anormalllikleri saptama oranı ultrasonografi yapan kişinin tecrübesi ve bilgi birikimiyle yakından ilişkili. Ayrıca büyük sakatlıkların yakalanma olasılığı fazla iken (beyinsiz bebek), ufak anormalliklerin (örneğin parmak anomalisi veya yarık dudak) atlanması ihtimali daha fazladır. Yanılma payı yüzde 5-20 arasında değişir.
Riskli gebelikte tedavi söz konusu mu?
Yaşamla bağdaşmayan veya yaşamı sırasında çok ağır sorunlara neden olabilecek anormallik taşıyan gebeliklerde (Beyinsiz veya mongol çocuk) tedavi bahis konusu değildir. Gebelik sonlandırılmalıdır. Ancak rahim içindeki bebeğin eşinin (plasenta) yetmezliğine bağlı olarak bebek yeteri kadar gelişmiyor veya oksijensiz kalma belirtileri gösteriyorsa en iyi tedavi bebeği dışarı çıkartmak yani doğurtmaktır. Bebek prematür yani daha yeterli gebelik haftasına erişmemiş ve olgunlaşmamış ise annenin mutlaka yenidoğan yoğun bakım ünitesi olan bir merkeze sevki gerekir.
Hangi durumlarda bebek alınmalı?
Doğacak bebek yaşamla bağdaşmıyor veya ilerdeki yaşamında çok büyük sorunlar getirecekse kanuni haklarımıza dayanarak gebeliği sonlandırıyoruz. Bunlar beyni gelişmemiş veya sağlam beyin dokusu kalmayan sulu kafalı bebekler, kromozom anormalliği (örneğin down sendromu) taşıyan gebelikler, bazı iskelet sistemi anormallikleri olan gebeliklerdir.
Bu tip gebeliklerin sonlandırılması işlemi fakültemizin tıbbi tahliye kuruluna sunulmaktadır. Ayrıca aile detaylı olarak aydınlatılmakta ve gebeliği sonlandırılması için aileden rıza formu alınmaktadır.Yine tıbbi tahliye kurulunun aldığı karar gereği gebeliklerin sonlandırlması için üst sınır 24. gebelik haftasıdır.

Her ayın riski farklı, sağlıklı gebelik için testlerinizi atlamayın
Gebelikteki risk olup olmadığı ne zaman ortaya konabiliyor?
Riskin çeşidine göre değişir. Örneğin yapısal anormalliklerin tanısı 16-18 haftalarda konabilir. Ancak çocuğu besleyen eşinin (plasenta) yetmezliğiyle ilgili sorunlar çoğunlukla 26. haftadan sonra ortaya çıkar. Bu nedenle riskin çeşidine göre testler uyguluyoruz.
Daha önce riskli gebelik geçiren bir kadının bunu tekrar yaşama olasılığı yüksek midir?
Evet yüksektir. Örneğin anne daha önce down sendromlu bir bebek doğurmuş ise yaşına bağımlı olmaksızın tekrar aynı sorunlu bebek doğurma olasılığı artar. Anne diyabet hastası ise her gebelik risklidir veya annede kan uyuşmazlığı varsa ve bebeğe rahim içinde kan tranzfüzyonu yapılmış ise bu problemin bir sonraki gebelikte tekrarlama riski yüksektir. Annede tansiyon yüksekliği ve böbrek yetmezliği varsa bu her gebelik için risk oluşturur.
Düşük de risk kapsamında mı değerlendiriliyor?
Eğer anne tek düşük yapmış ise yüksek riskli gebelik kapsamına alınmaz Ancak üst üste iki veya üç düşük yapmış bir kadına (kitaplar üç rakamını sınır almakta, ancak pratikte biz ikiyi sınır alıyoruz) doktoru hiçbir tetkik yapmadan 'Git üçüncü düşüğünü yaparsan bana gel o zaman tetkiklerini yaparım' derse o hasta bir daha o doktora uğramaz...

Üst üste iki düşüğe dikkat
Düşükten korunulabilir mi?
Normalde her gebelikte yüzde 20 düşük olasılığı vardır. Eğer bir gebe bir düşük yaparsa ikinci gebelikte düşük olasılığı yine yüzde 20'dir. Yani artmaz. Bu nedenle ancak iki adet üst üste düşük yapan kadınlara bir dizi tetkik yapıyoruz. Eğer bu tetkikler sırasında sorun bulabilirsek bir sonraki gebelikte düşükten korunmak için tedavi yöntemleri uyguluyoruz. Ancak düşük tehdidi tablosu çok erken gebelikte ortaya çıkıyorsa rahim içindeki bebekte ağır bir anormallik olasılığı yüzde 65'lere kadar çıkar. Dolayısıyla gebeliğin düşükle sonuçlanması bir nevi 'tabiatın seleksiyon mekanizması'dır.
Bu gerçek çok erken gebelikte düşük tehdidi tablosunda tedavi vermeyen hekimleri haklı çıkarıyor. Ancak hastanın morali ve etik açısından mahzurları vardır.
# Tüp bebek yöntemi uyguluyor ve şansınızı artırmak istiyorsanız yapabilecekleriniz var. Öncelikle genel sağlığınıza dikkat etmeli, egzersizi ihmal etmemeli ve stresten uzak durmalısınız. Özel Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Cihat Ünlü detayları anlatıyor.
Tüp bebek uygulamalarında başarı şansı nasıl artırılabilir?
Başarı şansını artıran etkenler genellikle tıbbi uygulamalar etrafında dolaşmakta ise de, belki en az bunlar kadar önemli olan diğer uygulamalar çifte ait yaşam tarzlarının, yeme-içme alışkanlıklarının düzenlenmesi, kilo verme ve psikolojik olarak rahatlamanın sağlanmasıdır. Çiftler tüp bebek merkezine başvurduklarında genellikle tıbbi uygulamalar hakkında bilgi verilmekte, çoğu zaman diğer konular ihmal edilmekte veya geçiştirilmektedir.
Stres gebeliği etkiliyor mu?
Gerçekten de tüp bebek kararı alıp bir merkeze başvuran çiftlerin üzerinde daha tedavinin başlangıcında yüklenen stres nedeniyle gergin durumdadırlar. Belki de, başarıyı etkileyen en önemli faktör bile olabilmektedir bu stres. Bu çiftler, çoğu zaman normalde herhangi bir hastalıkları olmamasına rağmen yani yemek yeme-içme, oturma, gezme tozma gibi fonksiyonlarını yapabilmelerine rağmen gerek yakın çevre, ki bunda anne, baba veya kayınvalide vs. en üst sırada saymak gerekecek, gerekse toplum tarafından bir stres yüklenmektedir. En büyük sıkıntı da, "Acaba biz bundan sonraki yaşamımıza böyle çocuksuz olarak mı devam edeceğiz?" endişesini taşıyor olmalarıdır. Tedaviye başlamadan önce çiftlerin bu konuda psikolojik olarak desteklenmesi, gerekiyorsa profesyonel destek verilmesi oldukça önemlidir. Bunun için gerekliyse eş terapisi de yapılmalıdır. Bu arada eşlerin ve yakın çevreninde destek olması gereklidir. Tedaviye başlamak için en uygun zaman çiftlerin bu stresten arınmış oldukları andır. Öncesinde kısa süreli bir tatil bile planlanabilir.

Düzenli egzersiz pozitif etki
Kilo önemli mi gebe kalmada?
Özellikle kadının tedavi öncesinde ideal kiloda veya ideal kiloya yakın olması arzu edilen bir durumdur. Eğer, fazla kilo söz konusuysae ve hasta yaşı uygun ise kilo verilmesini amaçlamak üzere tedavi birkaç ay ertelenebilir. Bu durum, tedavi öncesinde bir şeyler yapmış hissi
uyandıracağı için çiftleri olumlu yönde motive etmiş olacaktır. Genel yaşam tarzının düzenlenmesi, yeme-içme alışkanlıklarının düzeltilmesi de önem taşıyor. Sigara içiliyorsa bundan uzak durulması çok önemli. Düzenli beslenme, rahat bir yaşam tarzı çiftin konforunu artıracaktır. Bu konuda önerilmesi gereken diğer bir durum ise egzersizdir. Düzenli olarak egzersiz yapılması hastaya pozitif katkı sağlayacaktır.
Merkez seçiminde yapılan hatalar neler? Nelere dikkat edilmesi gerekir?
Seçim yaparken, ekipte kimler olduğu, ekibin sabit veya devamlı değişen nitelikte mi olduğu, deneyimi ve başarı durumu göz önüne alınmalı. Tüp bebek ekip işi olduğundan ekibin sabit, birbiriyle uyumlu çalışıyor olması gerekir. Sık eleman değiştirilmesi arzu edilen bir durum değildir. Tüp bebek laboratuvarının kalitesi ve yeterliliği de sorgulanması gereken parametrelerden biridir. Bu arada, merkezlerin başarı oranlarını değerlendirirken hangi parametrenin göz önüne alındığı önemli bir durumdur. Gerçekte, gebelik oranı ve eve bebek götürme oranı birbirinden farklıdır ve değerlendirme yaparken verilen rakamların hangisini ifade ettiği sorgulanmalıdır. Her başlanan tedavi denemesinden kaçının canlı doğum ile sonuçlandığının dikkate alınması daha doğru ve gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
Peki tıbbi konularda neler yapılabilir, ne gibi uygulamalar var?
Genel tedavi sürecinde üç parametre üzerinde çok hassasiyetle durulması gerekmektedir. Bunlar;
# Uygulama öncesi çiftin iyi değerlendirilmesi. Tedavi endikasyonu, yumurtalıkların rezervi, hastaya uygulanacak uygun tedavi protokolünün saptanması.
# İyi yönetilen bir yumurtlama tedavisi.
# Son derece dikkatli ve titizlikle yapılması gereken embriyo transferi. Transferden sonra gebelik testine dek geçen süre en stresli dönemlerden biri olmaktadır. Bu dönemdeki destek ve hastanın kendini iyi hissetmesini sağlamak son derece önemlidir.

Ne zaman hazırsan o zaman dene
Tüp bebeğe başlamak için uygun zaman nedir?
Tüp bebek tedavisine başlamak için en uygun zamanlama çiftin kendilerini psikolojik ve sosyal olarak en rahat hissettikleri dönem olmalıdır. Gergin, aşırı stres yüklü olarak tedaviye başlamaktansa, bu durumu düzeltip ideal zamanı yakalamak başarıya bizi bir adım daha yaklaştırır. Anlaşılacağı üzere sadece tıbbi anlamda değil, çiftin üzerine düşenleri yapması da başarıya katkı sağlar. Başarıyla ilişkisi net olarak gösterilmiş önemli etkenlerden biri de kadının yaşıdır. Kadının yaşının ilerlemesiyle gebelik oranlarında anlamlı düzeyde azalma olmaktadır. Özellikle bu azalma kadın yaşı 35 ve üzeri olduğu durumlarda daha belirgin hale gelmektedir. Yaş ile beraber yumurtaların da yaşlanması söz konusu. Bu durum toplanacak yumurta sayısını etkileyebileceği gibi belki daha önemli olarak kalitesi üzerine de etkisi olacaktır. Tıbbi olarak tüp bebek uygulama kararı alındıktan sonra mümkün olan en erken zamanda tedaviye başlamak, başarı şansının artmasını sağlayacaktır. Yaş, bu konuda değiştiremediğimiz en önemli parametre olarak karşımıza çıkıyor, çünkü geçen yılları geri yerine koyabilecek veya telafi edebilecek herhangi bir alternatif bulunmamakta. Bundan dolayı aman dikkat diyoruz. Karar alındıktan sonra lütfen tedaviye başlamak için geç kalmayın.

Tekrarlayan başarısız denemeler için seçenek var
İlk tüp bebek denemesinden sonuç alamayıp hayal kırıklığına uğrayan çiftlerin bir bölümü tedavilerine devam etmiyor. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Timur Gürgan, "Gebelik şansları yüksek olan çiftlerin tedavilerine devam etmesi sağlanmalı. Maddi sorunlardan veya ağır psikolojik stresten dolayı ilk tedavide başarısız olunduğunda çiftlerden yaklaşık yüzde 40ı tedaviye devam etmiyor. Tedaviden sonuç alabilecek birçok çift çocuksuzluğa mahkûm oluyor" diyor.
Neden bazı çiftlerde tüp bebek başarılı olmuyor?
Tedaviye başlarken sonuç hakkında iyimser fakat aynı zamanda gerçekçi olmanız gerekir. Tüp bebek tedavisi yüzde yüz başarı sağlayamaz. Genel olarak başarısız tüp bebek uygulaması sonrası çiftler kendilerini suçlayabilmekte ve "Nerede hata yaptık?" diyebilmektedirler. Bu durum, çiftlerin depresyona girmesine ve umutlarını yitirmesine neden olabilmektedir.
Fakat en iyi şartta dahi kesin başarı elde edilemeyeceğini bilmelisiniz. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da şans önemli rol oynamaktadır.
Başarısız denemenin ardından hemen yeni tedaviye başlanabilir mi?
Tavsiyemiz en az iki âdet dönemi sonrası doktorunuzla bağlantı kurarak; muayene, hormon analizi ve ultrasonda yumurtalıklarınızın eski boyutuna geldiğinin kontrol edilmesi ve tüm bu sonuçların ışığı altında yeni tedavinin planlanmasıdır.
İlk tüp bebek denemesi, çiftin bebek sahip olup olamayacağı hakkında fikir verir mi?
İlk tüp bebek uygulaması bize kadın ve erkek problemleri hakkında önemli bilgiler verir. Kullanılan ilaçları, dozları, yumurtalıkların bunlara cevapları, spermin yumurtayı dölleme oranları, yumurtaların döllenebilme kapasitesi, embriyon kalitesi ve sayısı, embriyon transfer kolaylığı veya zorluğu ve çiftin tedaviye konsantrasyonu hakkında ilk uygulamalarda özel bilgiler elde edilir ve sonraki tedavilerin başarılı olabilmesi için kullanılabilir. İlk uygulamalardan elde edilen özel bilgiler daha sonraki uygulamalarda yol gösterici olabilir. Bu veriler ışığında yapılan strateji değişmeleri sonraki tedavilerin başarı şanslarını artırabilir. İki veya daha fazla uygulamada yeterli embriyon transferine rağmen gebeliğin oluşmadığı durumlarda özellikle embriyon kalitesi bozuksa yeni teknikler fayda sağlayabilir.
Nasıl teknikler?
Ko-kültür yöntemi (destekli kültürleme) tekrarlayan başarısız tüp bebek ve mikroenjeksiyon uygulamalarından sonra deneniyor. Bu yöntemle hedeflenen, embriyonların, gelişimlerini sağlayan uygun kültür ortamlarının (sıvıların) yanı sıra yumurtanın etrafında bulunan ve yumurtanın gelişimini destekleyen kümülüs hücreleri adı verilen hücrelerle desteklenmesi, rahimde tutunma ve gebelik oranının artmasıdır.
Teknik başarıyı artırıyor mu?
Kadının kendi rahim içi zarı hücrelerinin kültür edilmesiyle oluşturulan ortamların (yanlış olarak yapay rahim olarak da bilinen ko-kültür tekniği) ve geliştrilen özel sıvıların bazı hastalarda embriyon gelişimini destekleyerek daha kaliteli embriyon elde edilmesine olanak sağladığı ve gebelik oranlarını artırdığı gösterilmiştir. Ancak bu teknikte bir ay öncesinde kadının rahim içinden hücrelerin alınması ve hazırlanması gerekiyor. Hasta tüp bebek tedavisi ücretine ilaveten oldukça yüksek
bir ücreti ödemek zorunda kalıyor. Yaptığımız çalışmalarda yumurtaların yumurtalıklarda gelişmesi esnasında onu destekleyen 'granüloza' hücrelerinin aynı amaçla kullanılabileceği gösterilmiştir. Yeni geliştirilen tekniklerle yumurta toplama işlemi esnasında belirtilen hücreler de alınıp yumurtalar döllenene kadar ayrı bir ortamda çogaltılmaktadır. Yumurtaların döllenme sonrasında bu hücrelerle birlikte olduklarında onların destekleyici etkisi ile daha iyi gelişme göstedikleri ve gebelik oranlarında artma sağlandığı gösterilmiştir. İşlem ilave bir ücrete gereksinim duyulamadan yapılamakta ve hastaya ilave bir girişimsel müdahaleye gerek duyulmamaktadır. Teknik Kumulüs Ko-Kültür yöntemi olarak adlandırlıyor.
Yöntem kimlere uygulanabilir?
Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı ve (veya) embriyon gelişimi kötü kalitede olanlara önerilir.

(Kaynak: Bu yazı 7 bölüm halinde Haziran 2007'de Radikal Gazetesinde yayınlanmış ve Hatice Yaşar tarafından hazırlanmıştır.)

Hiç yorum yok: